Çoğu kitap gibi bu kitabı da zamanına göre değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Fakat kitabın tamamını değil. Kitabın bir kısmına katılıyorum, bu katıldığım yerlerde zamanına göre değerlendirdiğim zaman oluyor. Ama kitabın çoğu yerinde, kitabın yazarı olan Catherine Baker “Bunun böyle olmaması gerekiyor. Bunun böyle olması lazım.” diyor. Bunlara katılmıyorum; çünkü bu söylediklerini günümüze uyarlayacak olursak, hiç hoş olmayacağını düşünüyorum. Yazarın söylediklerini yapmak için herkesin onun gibi düşünmesi gerekiyor (ki bu imkansız) veya yazarın istediği gibi bir eğitimin olması için, dünya üzerinde insan oğlunun eğitime başladığı andan itibaren onun eğitim anlayışı ile yola başlaması gerekiyordu, bu da geçti artık.
Yazar “okuldaki başarı düzeyine dayanan her türlü ayrımcılığın son verilmesi gerekiyor” diye düşünüyor ve ekliyor “Küçük bir çocuğa herhangi bir bilgi aktarılıyor ve ondan bu bilginin tekrarlanması isteniyor; başarıyor yada başaramıyor; daha sonraki yıllarda birileri, başka bir insana, yukarıdaki sözü edilen insanın çocukken ne ölçüde başarılı olduğunu soruyor.”. Bu düşüncenin aksini hiç kimse söyleyemez. Günümüzde de bu böyledir. Küçük bir çocuğa ilk okul birden ilk okul beşe kadar bir şeyler öğretilir yada yazarın dediği gibi tekrarlattırılır. Ama o yaştaki çocuk “çocuk” olduğu için bunun ileride kendini nasıl bir şekilde etkileyeceğini bilmez ve nasıl istiyorsa öyle davranır, ister öğrenir ister öğrenmez. Daha sonra bu çocuğun ilkokul birden ilkokul beşe kadar olduğu durumundan dolayı ortaokulda alt seviyede bir sınıfa koyulur. Çocuk sınıfın etkisiyle öğretilenlere pek aldırış etmez ve lise sınavlarında da başarısız olur. Yani çocuğun ilkokulda yaptığı çocukluk (onun hakkı bu değilmiş gibi) onu lise sınavlarında başarısız olacak kadar etkiler. Bazı çocuklar durumunun kötüye gittiğini lisede farkına varır (çünkü artık yetişkin birey olmaya başlamıştır) veya hiç farkına varmaz. Zaman çocuk için önemli bir faktördür. Yani çocuk belirli bir yaştan sonra daha derinlikli düşünebilir.
O zamana göre düşünelim beyler! Catherine Baker zamanında yaşasaydım ve benimde bir çocuğum olsaydı bende okula göndermezdim. Zorunlu eğitime hayır derdim, neden mi? Al neden: Kitaba göre o zamanın milli eğitim bakanlığı şöyle bir açıklama yapıyor: “üst düzey yöneticilerin 1972, 1973 ve 1974 yılında ortaokula başlayan çocuklardan yüzde 50 si liseye devam ederken işçi çocuklarının yüzde 5,8 i tarım işçilerinin ise 4,8 i” yazar bu açıklamaya karşılık içinden şu sözün geldiğini söylüyor “bu ne kepazelik”. Benim içimden de “piçlere bak bir de utanmadan açıklama yapıyorlar” demek geldi. Günümüzde de bu tip olaylar oluyor ama çalışan her birey üniversiteyi kazanabiliyor. Çalışma şartları tartışıla bilir ama günümüzde apaçık bir ayrım yok. Şifre olaylarını falan saymazsak yok.
“Otoriter bir rejim bundan böyle her yaptığınızı kocamıza, komşumuza yada emniyet müdürlüğüne yazılı olarak bildirmek ve bu belgeyi söz konusu kişiye imzalatmak zorunda olduğumuzu söyleseydi herkes “Faşizm geldi!” diye ayaklanırdı ama çocukların karnelerini ana babalarına göstermek zorunda olmaları kimseyi rahatsız etmiyor.” Bu kadın Türkiye'ye gelse ergenler omuzlarında karşılar. Kendinizden düşünün len! karneniz kötü gelince ne oluyordu? Gerçi günümüzde değişti ama ben eskilerden bahsediyorum.
Yazar okulların toptan kaldırılmasını savunuyor; çünkü ona göre okul “devletin köle yetiştirme yeri ve ana babaları çalışırken onları gözetim altında tutan yer” yani okul ortadan kalkarsa karne gösterme sıkıntısı da kalkacak. Biraz mantıksız aslında.
Eğitim sisteminin ne kadar yanlış işlediğini görememek elde değil. Her hükümette değişen eğitim sistemimiz var. Mesela; bir bakan kalkıp diyor ki “Biz devrim yaptık ve ilk okula SBS sistemini getirdik. Artık öğrenciler daha iyi eğitim alacaklar.” Daha sonra aynı bakan sanki bu sistemi o getirmemiş gibi “Biz devrim yaptık ve SBS yi kaldırdık çünkü bu sistem öğrencileri sıkıntıya sokuyor.” Bu ne lan! Kitapta zamanın bilim adamları günümüzde eğitim görse ve bir ayrım yapmak gerekseydi; "Tolstoy: Tembel ve yeteneksiz, Bethoven: Umutsuz, Darwin: Zekası ortalamanın altında, Einstein: Yavaş düşünüyor, olurdu." diyor. Yalan mı len?
Aslında kitapta yazar “Zorunlu eğitime hayır!” diyerek farklı bir eğitim görüşü ortaya atıyor. Bence yazarın kitapta anlattığı da farklı bir eğitim yaklaşımıdır. Yani yazar eğitim zorunlu olmadan, özgürce ve sadece bir alanda (okulda) eğitim yapılmadan eğitim yapılmasını istiyor. Kısaca yazar formal eğitime karşı çıkıyor ve her eğitimin informal bir şekilde yapılmasını öneriyor. Çocuk isterse okumayı öğrenir isterse öğrenmez veya bir bilgiyi ister öğrenir ister öğrenmez tamamen onun özgürlüğüne kalmış bir durum.
Ama bir çocuk mühendis olmak isterse bu nasıl informal bir eğitimden geçerek yapılır buda önemli problemlerden birisidir. Yazarın eğitim ile ilgili örüşlerinin bir kısmına katılmak mümkün, hatta bu önerilerini dikkate alıp günümüz eğitimine geçirebiliriz. Ama eğer yazarın istediği gibi bir eğitim olursa. Okumak istemeyen çocuklar okumayı öğrenmek istemez, okur-yazarlık düşer, toplum cahilleşir ve gerilemeye başlar. Bu durumdan faydalanmak isteyen kişiler çıkabilir(!). Zorunlu eğitim kaldırılamaz ama daha iyi bir zorunlu eğitim verilebilir. Kalın sağlıcakla...