Küçük bir örnek ile genellemeyi anlattıktan sonra asıl hikayeye geçeceğim. Nedir genelleme? Küçük bir çocuk aşı yapılmak üzere doktora götürülür. Doktorun üzerinde de beyaz bir önlük vardır. Çocuk bu önlüğü görür. Sonra beyaz önlüklü doktor çocuğa aşı yapar ve çocuğunda canı yanar. Bir kaç gün sonra annesi ile kasaba giden çocuk anlamsız bir şekilde, ortada hiç bir şey yokken ağlamaya başlar. Annesi "Allah Allah ne oldu şimdi durduk yere?" derken beyaz önlüklü kasap çocuğun yanına gelir "Ah canım benim ne tatlı şeysin sen." derken ağlama zirveye ulaşır. Çocuk burada şöyle düşünür "Beyaz önlüklü herkes benim canımı acıtır." ağlama nedeni de budur. Daha sonraki kasaba gidişlerinde, kasabın canını acıtmadığını gören çocuk ayrımı yapar. Bir daha da kasapta ağlamaz.
Yukarıdaki örnek basit olsa da bazı genellemeler vardır ki kolay kolay geçmez ve her aynı olay gerçekleştiğinde kişi aynı tepkileri verir (Klasik koşullanma ile alakalı olsa da genellemeye de uyar). Kolay kolay geçmeyen genellemeye örnek olarakta 19 Ağustos depremindeki yaşananları verebiliriz. Depremzede biri, depremden önce elektriklerin kesildiğini ve hemen sonra depremin olduğunu anlatmaktadır ve depremzede her elektrikler kesildiğinde sonradan deprem olacakmış gibi korkar.
Genellemeyi anlattıktan sonra gelelim benim hikayeme. Dördüncü sınıfın yazında ailem beni Kuran kursuna gönderme kararı alıp, hatim etmemi istedi. O zamanlarda kendi kararlarımı kendim veremeyecek bir birey olarak kuran kursuna başladım. Doğrusunu söylemek gerekirse diğer arkadaşlarım denize gidip yazın tadını çıkarırken benim her gün kursa gitmem canımı sıkıyordu. Neyse, o senenin yazında elif ba yı geçip Kurana başlayamadım. Hatim etmemde kararlı olan ailem beni ikinci (Beşinci sınıfın yazı) yazda kursa gönderme kararı aldı. Benden sonra gelen adamlar kurana geçerken, bir türlü elif ba yı sökemiyordum. Ben gene Kuran'a geçemedim ve cami hocası yanıma gelip şöyle dedi "Oğlum istersen seneye gelme." bu sözü yeni yeni çözüyorum. Aslında hoca bana "Oğlum sen geri zekalısın, iki yıldır geliyorsun ama öğrenemedin. Seneye de gelip benim canımı sıkma." demek istedi.
Sonra ben kendi kendime şu kararı aldım "Ben yeni bir dil öğrenemiyorum". Dördüncü ve beşinci sınıfta İngilizcem 5'ken altıncı sınıfa geçtiğimde aldığım karar doğrultusunda 2'ye düştü. Aradan zaman geçti ve ben bir bilgi daha öğrendim. Bu bilgi "Farklı bir dil öğrenmek matematik zekasıyla ilgilidir ve matematiği iyi olmayan birinin dil yeteneğide zayıftır" ile ilgiliydi. Bu sefer ne oldu yedinci sınıfta matematik, ingilizce ve matematikle ilgili olan derslerim 1 geldi ve ben 5 zayıfla öğretmenler kurulu ile sekizinci sınıfa geçtim. Ailedeki durumu düşünün artık nasıl.
Bu yaptığım geri zekalıca genelleme üniversiteye hazırlanmaya başlamaya kadar devam etti. Dershanede girdiğim deneme sınavlarında matematik netlerim 5 ve 6 arasında gezinirken kimya ve fizik netlerim neredeyse fulle yakındı. Hocalarda haklı olarak "Oğlum sen ne biçim adamsın? Matematik netlerin çok kötü ama fizik ve kimyayı fullüyorsun" demeye başladılar. Böyle bir durumdan dolayı ilk senemde üniversiteyi kazanamadım. İkinci senemde ise matematiği yaptım ve üniversiteye girmeyi başardım. Şimdilerde ise İngilizce öğrenmede emin adımlarla ilerliyorum. Hiç bir sorun yok. Yaklaşık 10 senedir sürdürdüğüm genelleme üniversiteyi kazanmamla sona erdi. Boşu boşuna 1 yılım göte geldi. Neyse gerçi buna da şükür hala genelleme sahibi bir kişi olarak hayatımı bok etmiş bir birey de olabilirdim.
Tabu dediğimiz olayda bununla ilgilidir. Adam kazandığı maçın, giydiği formayla yada kıyafetle alakalı olduğunu düşünür. Diğer maçta da bunu giyip eğer o maçta kazanılırsa al sana tabu oluşumu.
Bu arada dil yeteneği diye bir şeyin olmadığını düşünüyorum; çünkü bazı insanların dil yeteneği olmasaydı şu anda konuştukları dili de öğrenemezdi kanısındayım. Genellemelerinizi yıkmanız dileğiyle kalın sağlıcakla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder