
Bu soru sorulduğunda sınıfın orantısız bir şekilde ikiye ayrılması bile büyük bir tez konusudur; çünkü çok gezen daha iyi bilir tarafı, çok gezmemesine ve okul hayatları boyunca sadece okuyarak bir şeyler öğrenmelerine rağmen bu tarafı seçerler. Tabii aralarında ailesinin durumunun iyi olduğundan dolayı çok gezen bebelerde vardır; ancak bu durumu orta halli klasik devlet okulunda ve günümüz şartlarında genelleyemeyiz. İki üç tane durumu iyi olan ya çıkar ya çıkmaz. Asıl soru bu elemanlar bir şeyleri sürekli okuyarak öğrenmelerine ve hatta ezberci bir eğitimden geçmelerine rağmen neden gezen tarafı seçtikleri?
Bu cevap aslında soruda gizli. Şöyle ki çocukların çoğu, bu soru ile tartışmaları gerektiği konuyu değil, ne yapmak istediklerinin cevaplarını vermektedirler. Onların algıladıkları soru şu "Çok gezerek mi öğrenmek istersiniz? Çok okuyarak mı?". Gerçekten soruyu tartışmaları gereken bir konu olarak anlayanlar çok okuyan tarafı seçerler. Tahmini olarak söylüyorum, çok okuyanlar tarafını seçenlerin %90'ı soruyu anlamış çok gezenler tarafını seçenlerin ise %85-90'ı soruyu anlamamış ve asıl istediği eğitim modelini seçtiğini düşünmekteyim.
Çok okuyan tarafını seçen grup ister istemez realist gruptur aslında; çünkü o grubu seçenler ailelerinin "Çok oku iyi yerlere gel ve çok para kazan" nasihatlerinden yola çıkarak o tarafı seçmişlerdir. Şöyle düşünürler "Çok okuyup iyi bir iş sahibi olmadan nasıl gezilir?" günümüz hayat koşullarında mantıklıdır da aslında... Onların düşüncelerine göre para olmadan evin önünden şehir merkezine bile gidilemez. Yani gezmek için para lazım, para için de çok okumak lazım.
Neyse konumuza dönelim. Bu iki taraf ders içerisinde tartıştıkları konunun sonucuna ulaşamazlar haliyle. Bu seferde iki grup hayat tecrübelerini paylaşırlar. Mesela çok gezen tarafta olan biri hayvanat bahçesinde zürafanın dışkısının ne kadar büyük olduğunu gördüğünü ve bunun asla kitaplarda yazmayacağını söyler. Bunun üzerine karşı gruptan biri bunun kitaplarda bulunabileceğini; ancak gereksiz bir bilgi olduğu için zor bulunabileceğini söyler ve ekler "Dışkılara çok meraklıysan lağımcı olabilirsin" der. Buradan da olay sözlü sataşmalı bir kavgaya döner.
Sonuç olarak ders biter ve öğretmen hiç bir şeyi açıklığa kavuşturmaz. Tenefüste de kavga falan çıkar boktan yere sınıfın huzuru kaçar. Neymiş efendim çok gezenmiymiş çok okuyanmıymış. En azından sınıfın öğretmeni "Arkadaşlar ikisini de yapan en iyi bilir. Mesela Japonlar ilk önce ziyaret edecekleri yer hakkında kitaplar okur sonra da orayı ziyarete giderler. Ben sizin bu konu hakkında ne düşündüğünüzü öğrenmek istedim iki gruba da teşekkür ederim" demelidir ki "Dışkılara meraklıysan lağımcı olabilirsin" diyen ben, sınıfın en güçlü çocuğu tarafından sopa yemesin. Kalın sağlıcakla...