6 Ekim 2013 Pazar

Sokakta 4 Gece: Son Bölüm, Belgrad

Uzun bir yolculuktan sonra interrail yolculuğumuzun başladığı ve biteceği yere gelmiş olduk. Aslında biraz hüzün vardı burada da sanki 2-3 gün önce ayrılmış ve geri dönmüş hissini yaşadık. Gerçi fazla süremedi çünkü 3 günlük pislik ve rahat bir yerde yatamamadan kaynaklı hafif bir yorgunluk da vardı. Hemen kendimizi istasyondan dışarı atıp otelimize gitmek için bir taksi aramaya başladık. İlk taksiye gittik ve hiç pazarlık yapmadan 10€ ile otelimize bırakmasını kabul ettik. Kazık attığının farkındaydık ama yıkanmak ve yumuşak bir yatak gözümüzü karartmıştı. Çantaları bagaja fırlattıktan sonra otele doğru gitmeye başladık. Yaklaşık 10 dk. sürdü ve eski püskü bir binanın önünde durduk. Taksici otelin burası olduğunu söyledi. İnip apartmana baktığımızda hem 10€'dan olduğumuzu hem de yanlış yere bırakıldığımızı düşündük.

Elimizdeki kağıdı bir kaç kere incelediğimizde adresin doğru olduğunu anladık. Küçük bir asansöre çantalarla birlikte binip en üst kata çıkmaya başladık. Bir an gözümüze asansördeki kağıt ilişti. Yazı aynen şöyle: Lütfen asansöre 2 kişi binin, eğer bavulunuz varsa 1 kişi binin. Aksi halde asansör bozulabilir. Sarsıntılı bir şekilde yukarı çıkarken aklımdaki bütün duaları okuduğumu hatırlıyorum. Asansörden kata gelmesiyle kendimizi dışarı atmamız bir oldu. Otelimizi daha doğrusu otel odamızı bulduk; ama içeride hiç bir çalışan yoktu. Aslında tuttuğumuz yerin tabelası bile yoktu. Bizde daha geniş bir bilgi almak için yan kapıyı çaldık. Kapıyı açan bayan orada kimsenin çalışmadığını ve ödemelerin veya oda tesliminin nasıl yapıldığını bilmediğini hayretler içerisinde kalarak anlattı. Ortamında bizi yeterince korkutmasından kaynaklı asansörü kullanmadan merdivenlerden inerek binayı terk ettik.

Dışarı şok olmuş bir vaziyette çıktık. Artık o otelde kalmayacağımız kesindi. İlk işimiz internet olan bir yer bulmaktı. Çıktığımız binanın karşısındaki KFC'yi gördük. Zaten karnımız açtı ve internetin de olduğunu öğrenince hemen içeri girdik. Şimdiki problemimiz ise Bira Festivali düzenlenen şehirde otel bulup bulamayacağımızdı. Booking.com'dan bir kaç yere baktıktan sonra paramızın sadece 2 günlük bir yerde kalmayı karşılayacağını öğrendik. Artık bir gece daha sokaklarda kalacağımız belliydi; ama hangi gece sokakta kalacaktık. Bu gece mi yoksa son gece mi? Bu konu hakkında biraz konuştuktan sonra 3 gündür sokakta kalmaya alıştığımızı bu yüzden 1 güne daha katlanabileceğimize karar verdik.

Türkiye'ye dönmeden 2 günü kapsayacak olan otel rezervasyonumuzu yaptıktan ve yemeğimizi yedikten sonra bizden yani Eski Belgrad'tan yeni otelin bulunduğu yere -ki orası da Yeni Belgrad- yaklaşık 6-7 km yol vardı ve tekrar taksiye binemeyeceğimiz için sırtımızdaki 10 ile 13 kilo arasında değişen çantalarla yola koyulduk.

Yaklaşık bir buçuk saat süren yolculuktan sonra otelimize ulaştık. Şükürler olsun burada bir resepsiyon ve bir adet çalışan vardı. Biraz konuştuktan sonra bize çantalarımızı bırakabileceğimizi ve yarın saat 10 gibi giriş yapabileceğimizi söyledi. Bizde saat 10'da gelmek üzere otelden ayrıldık ve saat daha gece 12 idi.

İlk önce festival alanına gittik. Orada 1 saat geçirdikten sonra yarım saat uzaklıktaki McDonalds'a gidip bir şeyler yedik. Orada da yarım saat oyalanıp sabah 4'de kadar süren festival alanına geri döndük. Orada gene 1 saat geçirdikten sonra 2 defa otele yürüyüp festival alanına yakın bir yerdeki banka uyumak için geri döndük. Sırayla yarım saat uyuduktan sonra "Acaba otel bizi alır mı ki?" düşüncesiyle "Parayı şimdimi ödeyelim yoksa 4 saat sonra gelince mi ödeyelim?" sorusunu bahane edip otele geri döndük; ancak resepsiyon görevlisi değiştiği için yutmadı.

Artık hava aydınlanmaya başlamıştı ve yarım yamalak uyumalar sonucu psikolojik olarak çökmüş ve sinir bozukluğundan ota boka gülmeye başlamıştık. Tekrar otelden 2 km geriye yürüyüp kahvaltı etmek amaçlı McDonalds'a geldik. Burada 2 saat geçirdikten sonra otele 9:30-10:00 sularında geri döndük ve halimize acıyan görevli bize anahtarı verdi. Bizde çantalarımızı alıp odaya çıktık.

Her şey rüya gibiydi. Odaya girdiğimizde 2 tane çift yastıklı, bembeyaz çarşaflı ve insanın aklını kaçırtır derecede yumuşaklıkta yataklar vardı. Artık rahatça uyuyabilecektik. Duş almak için banyoya girdim ve hayatımda o kadar kara bir su üzerimden akmamıştı. Üzerimi her köpürttüğümde resmen daha da rahatlıyordum. Duşumu aldıktan sonra odaya girdim ve o harika yatak tam önümde duruyordu. Hemen yattım ve arkadaşım duştan çıkana kadar uyumuşum. O gün 8 saat uyku çektikten sonra otelin yanındaki markete gidip konserve ve ekmek aldık. 1 saat içerisinde karnımızı doyurduktan sonra gene uykumuz geldi ve 14 saat daha deliksiz uyuduk.

Neredeyse 1 gün boyunca uyumuştuk ve artık yorgun değildik. Polonyada bir tren yolculuğunda 2 Türk ile tanışmıştık. Onlarda bizim Belgrad'ta olduğumuz zaman içerisinde Belgrad'ta olacaklarını söylemişlerdi. Biz de E-Posta adresimizi vermiştik. Bir kaç mesajlaşmadan sonra Usce alışveriş merkezinin önünde buluşma ayarladık. O gece festivalde eğlendiğim kadar hiç eğlenmemiştim ve işin güzel yanı dönecek bir otelimiz vardı. İnterrail'a çıkmadan önce festivale gelecek olan gruplardan birinin adını biliyorduk ve festival alanına girdiğimiz gibi o grup çıktı sahneye. Solistin tipi süper "Burada ya ben sizi kopartacağım ya da kendi kafamı kopartacağım!" gibi ciddi bir hali var. Yazıma noktayı onun sevdiğim bir şarkısıyla koymak istiyorum. Sağlıcakla kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder