Ülkemizdeki klasik sorunlardan biridir aslında bir şeyleri
birşey sanmak. Kendini mutlu sanarsın, karşındakini adam sanarsın, mesleğini
seviyor sanarsın... Uzunca bir lisletin bir kaç maddesidir bunlar ve
uza(aaaaaa)r gider. İşin en acı noktası da sandığın şeyin farkına vardığın
noktadır. Sonra geriye bir bakarsın neye üzüleceğine şaşırırsın. Harcadığın
zamandan tut parası, anası, danası derken son geldiğin nokta “Hay kafama
sıçayım!” noktasıdır. Halbuki farkına varmadan önce her şey çok güzeldir ve o
farkına varma evresini de geçince (Ben buna ‘Sanmak Kabuğu’nu kırmak diyorum)
kendi kurduğun yalanın içerisinde iyi eğlendiğinin farkına vardığını görmüş
olursun. Hadi biraz derinlere inelim.
Her şey küçükken oynadığımız lanet olası evcilik oyunu ile
başladı aslında. Ortamdaki biri anne ve diğeri baba oldu. Baba da harbi baba
yani, öyle iskele babası değil. İşi falan çok iyi. Zaten küçükken çoğumuz
doktor, mühendis, pilot veya avukat olurduk. Sonra 90’ların dizisi Yılan
Hikayesi ile buna birde polislik eklendi. İşte bu baba, işinde mutlu, aile
hayatı harika olan baba... Anneye gelirsek ya baba gibi harika bir işi var ya
da oyuncakların güzelliğinden dolayı ev hanımı veya babanın işi iyi olduğu için
çalışmasına gerek yoktur zaten. Sonra ilkokula başlanır. Başlayınca bu listeye
öğretmenlikte eklenir. Arada aykırı tipler de çıkar tabi. Bunlar astronot,
otobüs şoförü falan olmak ister. Orta okula geçilince bu meslek listesi iyice
kabarır. Lise sınavları, ergenlik, ilkokuldaki arkadaşlardan kopmak gibi
değişkenler de ortama girince hayatın ilk tokadını yemiş olursun. Tabi orta
okulda sevdiğin kız veya erkeği evlenilecek kişi sanmakta ayrı bir tokattır.
Bundan sonraki tokat lise sınavına hazırlanma aşamasıdır.
Çocukken olmak istediğin mesleğe giden yolu kolay sandığından dolayı ve
oyunlardaki gibi “Ben doktorum!” demek kadar kolay olmamasından da dolayı
hayallerin yıkılır. Ortaokul öğretmenlerinin çoğunun da yanlış yönlendirmesi
sonucu gittiğin liseyi bitirirsin. Tabi o arada da üniversite sınavının kolay
olduğunu sanarsın. Sonra çevrendeki çok bilmişler seni iyi sandıkları bölümlere
yönlendirmeye çalışırlar. Ya oralara gidersin ya da liseden sonra evlenmenin
daha iyi olacağını sanıp evlenmeyi seçersin. Kısaca, ya evlenmeyi iyi
sanmışsındır ya da istemediğin o üniversite bölümünü okumayı. Tabi bu ara her
şey tıkırında giden insanlarda vardır. Onlardan bahsetmiyorum malesef. Belki
başka yazımda...
Evlenmeyi evcilik oyunundaki gibi kolay sananlar hayatın gerçekleri ile karşılaştıklarında sıkı bir tokat yerler; çünkü evcilik oynarken kullandığı elektrik, su gibi giderler artık kendi cebinden çıkmaya başlamıştır. Sonra bu aile fertlerinin arasına çocukta ekleniverir. Asıl kıyametler o zaman kopmaya başlar. Artık çocuk gerçek bir çocuktur ve boş bir kaşıkta yemek varmış gibi hayallerle karnı doymaz. Sonra o çocuk dertleriyle birlikte büyür. Dertler de büyüyünce herkes gerçek bir hayatın içinde olduğunu iyice kavrar. Hiç kolay olmadığının da farkına varılır. Artık "Sanmak Kabuğu" tamamen kırılmıştır zaten. Çocuk için yaşanır artık, yenmez yedirilir, giyinilmez giydirilir. Bu hayatın içinde "Oh be" diyemeden çocuk büyür. Belki üniversite, belki evlilik. Eh bunlarda paradır tabi. Tam rahatladım derken yaşlandığını fark edersin.
Birde bunun istenilmeyen üniversiteye gidip mutlu olacağını sanma versiyonu vardır. "Bir sene boyunca çalıştım hiç olmadı filanca bölümü okuyayım bari." diyen yığınla insan var. Bu tip konuları başka yazılarımda da ele almıştım. Başkalarını üzmemek için alınan bu karar üniversiteye gelindiğinde anlaşılır saçma olduğu; ama iş işten geçmiştir artık. Zar zor istemeden gelinen bölüm bitirilir, ite kaka bir işe girilir. Tam her şey yolunda derken başladığı işin sıkıcılığı ile karşılaşır; çünkü istemediği bir bölümün istemediği işini yapmaktadır. Bu arada belki evlilik olur. Çoluk çocuğa karışılır. Eğer işi iyi ise maddi açıdan iyi bir hayat sürdürülür. Tek bir farkla o da her iş günü olduğunda lanetler yağdırarak. Bu sinir bozukluğu bazen aile hayatına da yansır. Bunların tek nedeni de istemediği bölüme başkalarını mutlu etmek için gidip kendisinin de mutlu olacağını sanmasından kaynaklıdır.
Çok iç açıcı şeylerden bahsetmediğimin farkındayım; ama olası sonuçlar bunlar. Gelecek için önemli kararlar verirken yaptığın seçimler ile mutlu olacağını sanmak yerine yapılan seçimi ciddi anlamda ölçüp tartmak gerekiyor. Sanmak kabuğunu yanlış seçimlerle bile bile yaratmak yerine önceden her şeyi bir gözden geçirmek daha iyidir. Tabi ki insan gelecekte olan her şeyi göremez; ama en azından olabilecekler hakkında ufak önlemler alınabilir. Seçimlerinizi "sanma" doğrultusunda yapmamanız dileğiyle, kalın sağlıcakla...
Çok iç açıcı şeylerden bahsetmediğimin farkındayım; ama olası sonuçlar bunlar. Gelecek için önemli kararlar verirken yaptığın seçimler ile mutlu olacağını sanmak yerine yapılan seçimi ciddi anlamda ölçüp tartmak gerekiyor. Sanmak kabuğunu yanlış seçimlerle bile bile yaratmak yerine önceden her şeyi bir gözden geçirmek daha iyidir. Tabi ki insan gelecekte olan her şeyi göremez; ama en azından olabilecekler hakkında ufak önlemler alınabilir. Seçimlerinizi "sanma" doğrultusunda yapmamanız dileğiyle, kalın sağlıcakla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder