Bütün günün güzel geçti. Eğlendin, gezdin, tozdun
mutlu mutlu geçirdin bütün gününü. Gününün yüzde doksanı iyi geçmesine rağmen
sen kalkıp o geri zekalının lafını kendine dert ettin. İyi bok yedin.
Mutlu olmak istiyorum falan diyorsun; ama senin canın bir şeylere üzülmek
istiyor. Amacın mutlu olmak falan değil hiç kusura bakma. Mutlu olmak olsaydı
ufacık bir şeyden bile mutlu olabilirdin; ama sen ne yaptın? Bütün günün harika
geçmesine rağmen onun lafını kendine dert edinip mutsuz olmayı başardın. Manyak
mısın sen? Pire için yorganı yakmak tam senin gibilere göre bir laf. Ne güzel günüm
geçmiş diyeceğine düşündüğün şeye bak. Bu şekilde davranışlar sergileyerek
gününün güzel geçmesini sağlayan insanlara haksızlık etmiyor musun? Bal gibi
ediyorsun işte, pezevenkliğin bir lüzumu yok!
Herkes sütten çıkma ak kaşık anasını satayım, sadece
senin başına gelmiyor yani onu demek istiyorum. Sen hiç merak etme, kimsede
“Ben bu boku yedim ama özür dilerim” diyerek tükürdüğünü yalamıyor. Herkes
yanlış, bir kendisini doğru sanıyorlar. Oldu canım başka derdin, diye sorasın geliyor yüzlerine karşı. Boşver sen en büyük yanlışı
da o kendini doğru sanan piçler yapıyor; ama haberleri yok. Ne zaman
haberleri olacak orası belli değil. Herşeyin doğrusunu söylemeye gelince oturup
kitap yazacaklar neredeyse; ama iş kendi yaşantılarına gelince söyledikleri ile
yaptıkları hiç birbirini tutmuyor, “Burası yanlış olmuş hacı” deyince senden
kötüsü yok. Gelde fitil olma.
Anlamadığım ufak bir nokta var. Herkesin başında
çeşitli dertler olmasına rağmen, birilerinden şikayetçi veya birilerinin yanlış
davranışlarını anlatıyor; o birileri de onun yanlış davranışlarını anlatıyor.
Anladınız mı bilmiyorum; ama karşınızdaki harbiden geri zekalı falan değilse,
sizin yanlışınız olmadan size yanlış yapmaz. Siz doğruysanız mutlaka sizin
kadar doğru olanlar vardır ama ne kendi doğrusunu bilir nede karşıdakinin...
Sonuçta ne olur? İkiside birbirinin yanlışını bulmuştur bu yüzden dargın
olurlar. Halbuki kalkıp yanlışlarını birbirlerine anlatsalar ikisi birbirine
daha da yaklaşacaklar ama haberleri yok. Gelde bunları anlat. Böyle şeyler
söyleyince de “Sen karışma bakalım” deyip işin içinden çıkı veriyorlar.
Paragrafın başında dedim ya ufak bir nokta var diye, aslında sorunun çıktığı yer diyebiliriz. Kendimizi başkalarının yerine koymuyoruz. Aynısı bize yapıldığında da kızıyoruz.
Nasıl bir dönemden geçerek böyle yetişkin bireyler haline geldik bir anlam veremiyorum. Herkes büyüdükçe yanlış yapmayacak bireyler haline geleceğini sanıyor. Böyle bir duruma gelince de başkalarının yanlışlarını görerek kendi yanlışlarımızı göremez hale geliyoruz. Bu zamana kadar "Dilim kopaydı da demeyeydim" dediğim çok şey oldu. Böyle bir bakış açısından bakınca da kendi kendime "Ne olursa olsun hala hatalar yapabiliyorum" diyorum. Yani hiç bir zaman doğru düşünüyor olamayacağım. İllaki kendimde de bir hata bulup, bu hatalarımı da başkalarına yükledikten sonra, "Kendi hatalarımı başkalarına yüklemişim" derken bulacağım. İşte böyle düşününce de "Ben gerçekten insanım be! Bazen hata yaparım bazen de hatalarımdan doğruyu bulurum. Hay ağzıma sıçayım" derken buluyorum. Kendi kendime de laf çaktım ya helal olsun.
Sanırım önemli olan bir tarafta kendi hatalarımızın farkına varmak. "Hep ben doğruyum" demek sakıncalı, hep ben doğruyum deyince emin olun hep siz yanlış çıkıyorsunuz. Sonra etrafınızda insanlar azalmaya başlıyor, bir bakıyorsunuz kendi doğrularınızla yalnız kalmışsınız. Bu yazıyı yazmama fikir sağlayan anneme ve annemin başından geçenlere sebep olan kişilere teşekkür ediyorum. Kalın sağlıcakla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder