15 Haziran 2012 Cuma

Ben Küçükken...

Daha güzeldi sanki hayat. Sonradan mı bu kadar kötü oldu anlamadım. Daha yeşildi kırlar, kuşlar sanki daha farklı ötüyordu. İnsanlar daha iyidi bu kadar kötülük yoktu diye hatırlıyorum. Tehlikeli olanlar evdeki sivri uçlu sehpahalar veya karşıdan karşıya geçerken hızlı gelen arabalar, yada yolda tanımadığım insanların bana şeker vermesi gibi parmakla sayılacak kadar azdı kötüler. Sonradan arttı herşey, savaşlar soykırımlar bilmemneler sonradan çıktı. Yoktu, yoktu...

Çocukluk çok farklı bir dönem, hiç birine benzemiyor. Gerçi hiçbiri hiçbirine benzemiyor ama, bu dönem çok farklı. O zaman yaptıklarımı şimdi yapmaya kalkınca zevk alamıyorum; ama o zaman çok zevk alıyordum.  İşte buna büyüme diyoruz. Yani eskiden zevk aldığından şimdi zevk alamazsan büyüdün kabul ediliyor. Ne boktan.

Daha düne kadar pazardan alınmayan oyuncakla bütün hayallerim yıkılırdı. Şimdi neler oluyorda aman boşver deyip geçiyorum. Çok mu gaddarlaştık acep? İnsan bazen harbiden büyüdüğüne pişman oluyor. Küçükken oynadığı oyunlardaki gibi olmadığını görüyor hayatı yada planladığı gibi gitmediğini görüyor... Zaman geçtikçe de benimsiyorsun bu hayatı başına ne kadar kötü olay gelsede, "vardır bir sebebi" demeyi öğreniyorsun ve gerçektende öyle şeyler oluyor ki "iyi ki yaşamışım" diyorsun, ne kadar o zamanı yaşarken durumuna lanet etsende; ama hayat sana öğretiyor şükür etmeyi. Hemde öyle böyle değil baya öğretiyor. Kendin ne kadar dibe battığını görsende durumuna şükür etmeyi öğreniyorsun. İşte o zaman öğreniyorsun hayatı.

Küçükken hep şöyle olurdu, 1. sınıfı bitirince 2. sınıf zor gelirdi ama bu sefer 1. sınıf kolay gelirdi, 3. sınıfa geçincede 2. sınıf kolay gelmeye başlardı, hala böyle. Hangi projeye başlarsam bir önceki proje daha kolay geliyor. Değişen hiç birşey yok.

Bazen yaşlandığımı hissettiğimi söylüyorum, anneannem "hade be şuradan yaşlanmış mış" diyor; ama öyle birşey değil bu, lisenin oradan geçerken lisedeki hallerimi hatırladığımda yaşlandığımı düşünüyorum, bu illaki buruşuk bir tene sahip olmam anlamına gelmiyor, zaman geçmiş anlamında.

Dediğim gibi ben küçükken çok farklıydı herşey, kimse yüzsüz değildi herkes gerçekti, tıpkı elma şekerinin ağaçta yetişmediğini öğrendiğim gün gibi gerçek.  Hayat güzeldi, yoktu öyle kötülük falan... Karşı komşu veya arkadaşlarım sonradan kötü oldular, iyidiler başta. Herkes birbirinin iyiliğini düşünüyordu. Polis arabalarım hırsızları kovalardı hep. Kız çocuğu oldu diye, canlı canlı toprağa gömen babaları aramazdı arabalarım.

İşte öyleydi hayat, sadece hayalini kurduğum dünyadan ibaretti, depremde yoktu mesela. Orada kimse varmı diye, enkaz altındakilere bağıran insanlarda yoktu, krizden dolayı kasasını başbakana fırlatan esnafta yoktu. Doksan yaşından önce ölmekte yoktu. Herkes doksan yaşına kadar yaşayıp öyle öleceğini düşünürdüm. Kimse yoktu aslında, sadece benim hayal ettiğim mutlu insanlar vardı. Sadece hayal edilenler. Sanırım yanıldım. Hayalimdekiler fazla iyidi, hırsızlar bile çaldıklarını geri getirip, özür diliyordu. Bazen ben bu yüzden kaybettiğimi düşünüyorum, karşıdakini gerçekten insan yerine koyduğum için... Ya ben gerçekten insanları hep iyi olarak düşündüm, hiç kötü yoktu yada hep kötüler vardı da ben iyi olmaları için umut ettim, galiba umutlarım hiç olmadı...

Bunlara dayanarak, galiba ben küçükken bildiğin salaktım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder