26 Temmuz 2012 Perşembe

Hayat

Herkesin çeşitli düşünceleri vardır hayat hakkında. Kimisi lanet eder, kimisi güzelliğinden bahseder, kimisi de hayatın kendisiyle uğraştığını söyler; ama mutlaka bir düşüncesi vardır. Burada hayatın tanımını yapmaya çalışmayacağım nede olsa herkesin bir düşüncesi bulunmakta.

Öncelikle herkesin ağzındaki lafı masaya yatıralım "Hayat adil değil" evet değil; ama bir yere kadar. Hayata başlamanız için ilk önce doğmanız gerekir, işte o doğduğunuz ortam adil değildir. Kimisi zengin bir iş adamının oğlu veya kızı olarak doğar, kimisi fakir. Daha sonra büyüdükçe sunulan imkanlar kişiden kişiye değişmek üzere farklılaşır. Bu duruma kadar hayat adil değil diyebiliriz. Yani seçim yapamadığımız alanda (Aile, Cinsiyet vb.)  adillik aranabilir. Seçim yapmaya başladığımızda hayat bizim önümüze bir sürü seçenek sunar. En mantıklısından en mantıksızına kadar bir sürü seçeneğimiz olur elimizde. İşte burada seçtiğimiz seçenekten çıkan sonuçlara "Hayat adil değil" diyemeyiz; çünkü onu biz seçtik. Seçeneğin sonuçlarını düşünemediysen bu senin hatan, hayatın seninle uğraştığı falan yok. İşler ters gitmeye başlayınca bok atacak birini ararız, onuda bulamayınca "hayat" dediğin kavramın ağzına sıçıp sıvarız.

Hayat iki tarafında raflar bulunan bir yoldur. Bu raflarda da seçenek dediğimiz kutular bulunur. Siz o yolda ilerlerken, raflardan bir şeyler seçer önünüze koyarsınız. Koyduklarınız seçenek olmakla beraber aslında birer engeldir. Bu engelleri de ancak aşarak ilerleyebilirsiniz. Bazı kutular da birbirine değer. Eğer o değen yerleri göremezseniz istediğiniz kutuyu çekerken başka kutular da düşer önünüze. Onları aşamazsanız, orada takılır kalırsınız.

Seçeneklerimizle önümüze koyduğumuz engelleri aşamayınca hayatı suçlarız ya, bir de hiç bir şey yapmayan birini düşünün. O yolda öylece ilerliyor. Seçim yapmadığı için önüne engel de çıkmıyor; ama boş ve olduğu yerde sayan biri. Şimdi hayat bu kişiye adil mi davrandı? Hayır, o önüne hiç bir engel koymadığı için kendine adil davrandı. Seçenekleri seçmeyi deneseydi onunda birbirine değen kutuları olacaktı. O da engelleri aşmaya çalışacaktı falan filan.

Kimi kutular vardır bunlar da yola çıktığınız günden beri yolunuzun üzerinde durur. En başa doğumunuza dönelim. Yola çıktınız. Önünüzdeki ilk engel (kutu) doktora ayaklarınızı değil, başınızı vermek. Başı çıkarttık sırada nefes almak var; zaten o engel de yolunuzun üzerine önceden koyulmuş. Bunun gibi önceden koyulmuş engelleri hayat koyar yani seçim yapmadan, kendi rızamız olmadan koyulmuş olanlar.

Raflı yolda ilerlerken geri dönüş yoktur. Hep ilerlemek zorundasınız, bunu da zaman olarak tanımlayabiliriz. Her adımınız bir zaman dilimi desek daha iyi. İlerledikçe bazı kutular değişir, bir daha raflarda bulunmamak üzere değişir. Mesela 90 yaşındaki bir adamın ilerlediği yolda olimpiyatlara katılma ile ilgili bir kutu yoktur. Bazı kutularda her zaman vardır. Ne kadar ilerlerseniz ilerleyin her rafta mutlaka bulursunuz. Özellikle tehlikeli işler ile ilgili kutulara çok yakındır. Değmez bile resmen yapışmıştır. Siz o kutuyu çekerseniz, her zaman bulunan kutuda onunla beraber düşüverir önünüze. O kutunun adı ölümdür. Trafikte hız yapmayı seçerseniz, ölümüde seçmiş olursunuz.

İlerlediğiniz yolun sonu bellidir. Çoğu insan hep o yolda ilerleyeceğini düşünse de mutlaka yolun sonunu bulur. İşte o son, raftaki tek kutudur. Bazen önünüze kendi düşer, bazende siz çekersiniz. Her canlının bir gün bulacağı kutu. Ölüm.

Yazı çok karamsar bitti be, güzel bitsin istemiştim yapamadım. Fıkra anlatayım bari. Temel'in 12 tane oğlu varmış. 11 tanesi askerdeyken 12. oğlunu da çağırmışlar. Temel kızmış. Ula söyleyin padişahınıza, benim şeyime güvenip sağa sola savaş açmasun daa demiş. Kalın sağlıcakla.

4 yorum:

  1. merhaba arkadaşım, şunu merak ettim sen hangi bölümde okuyorsun?psikolojiye bi merakın var da belli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğitim fakültesinde okuyorum, psikolojiyle ilgili derslerimiz var. Yazılara da karışıyor ister istemez :)

      Sil
  2. anladım, peki yazıların başarılı

    YanıtlaSil